4 Kasım 2024
İklim krizi ile mücadelede aklımıza genellikle ilk olarak 'yeşil' gelir. Yeşil karbon, yeşil alan koruma, yeşil ekonomi gibi kavramlar öne çıkar. Ancak, biraz da size 'mavi umut'tan bahsetmek istiyorum. Evet, mavi! Okyanuslar, sürdürülebilir su yönetimi ve iklim kriziyle olan bağlantısından, mavi gezegenimizin kalbinden bahsediyoruz.
Okyanuslar, dünya yüzeyinin yaklaşık %70'ini kaplayan ve iklim sisteminin düzenlenmesinde hayati bir rol oynayan dünyamızın mavi kalbidir. En heyecan verici bilgilerden biri ise gezegendeki yaşam alanının %99'unu içermeleridir. Sadece bu da değil, atmosferdeki karbonu emerek depolarlar, bu sayede sera gazı seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olurlar. Ayrıca, okyanus akıntıları dünya genelinde ısı dağılımını sağlar ve bu da iklim dengesi için kritik öneme sahiptir.
Ancak, şu anda okyanuslar büyük risk altındadır ve mevcut durum devam ederse 2050 yılında denizlerde plastik miktarı canlılardan fazla olabilir. İklim krizi nedeniyle okyanuslar ısınmakta ve asidifikasyon süreci hızlanmaktadır, bu da deniz yaşamını ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmektedir. Denizleri korumak için devletler deniz koruma alanları oluşturmalı, sıkı yasalar çıkarmalı, etkin denetim mekanizmaları kurmalı, araştırma ve eğitim faaliyetlerini desteklemeli, uluslararası işbirlikleri yapmalı, atık yönetimi sistemlerini iyileştirmeli ve iklim değişikliğiyle mücadele etmelidir. Şirketler ise sürdürülebilir uygulamaları benimsemeli, yeşil aklama ‘greenwashing’ yapmadan atık yönetimine öncelik vermelidir.
Peki bireysel olarak neler yapabiliriz? 'Koca okyanusu ben mi kurtaracağım?' diye kendinize sorduğunuzu duyabiliyorum ve cevabım evet, siz kurtaracaksınız, biz kurtaracağız! Tek kullanımlık plastikleri en aza indirmeli, enerji tasarrufuna dikkat ederek karbon ayak izimizi azaltmalı, sorumlu tüketim yapmalıyız. Güneş kremleri seçiminde mercan resiflerine zarar vermeyenleri tercih etmeliyiz ve denizlerin korunması konusunda farkındalık yaratmalıyız. Bunlar denizleri korumak için yapabileceklerimizden sadece birkaçı olmaktadır.
Okyanuslar kadar su yönetimi de son derece önemlidir. Su yönetimi, su kaynaklarının verimli, sürdürülebilir ve adil bir şekilde kullanılması ve korunması için yapılan planlama, geliştirme, dağıtım ve yönetim süreçlerinin tümünü kapsar. Bu süreçler içme suyu temini, tarımda sulama, sanayi kullanımı, atık su arıtma ve doğal ekosistemlerin korunması gibi çeşitli alanları içerir. Su yönetiminin amacı, su kaynaklarını hem bugünkü hem de gelecekteki ihtiyaçları karşılayacak şekilde korumak ve kullanmaktır.
Türkiye'de de su krizinin etkilerini Tuz Gölü'nün su alanının %10’a düşmesiyle birlikte görmeye başladık. İklim değişikliği su döngüsü üzerinde önemli etkiler yaratır ve bu da su yönetimi süreçlerini doğrudan etkiler. Su yönetimi üzerinde iklim değişikliğinin çeşitli etkileri vardır: su kaynaklarının azalması, aşırı hava olayları, su kalitesinde düşüş, deniz seviyesinin yükselmesi ve ekosistem üzerinde olumsuz etkiler. Birleşmiş Milletler iklim raporu, küresel ısınma devam ederse 2100 yılına kadar su seviyesinin 1 metreye kadar yükselmesinin beklendiğini göstermektedir. Danimarka'da devlet, bu soruna dikkat çekmek amacıyla Bjarke Ingels tarafından tasarlanan ve normalden uzun ayakları üzerinde yükselen bankları şehrin çeşitli yerlerine yerleştirmiştir. Bu banklar, deniz seviyesinin 1 metre yükseleceğini göstermek için kullanılmaktadır. Çoğumuz bu tehditlerin farkındayız ancak genellikle gerçek boyutlarını tam olarak kavrayamıyoruz. Bu örnekte halkın gerçek boyutunun farkına varılmasına yardımcı oluyor. Daha fazla bu tür çalışmalara ihtiyacımız var!
Bireysel olarak ise su yönetimi için yapabileceğimiz bazı adımlar şunlardır: Su ayak izimizi azaltmak için su yoğun endüstrilerden gelen ürünleri tüketimimizi azaltmalıyız. Su kaçaklarını düzenli olarak kontrol edip onarmalı ve gri suyu (banyo, lavabo, çamaşır makinesi suyu) geri dönüştürmeliyiz. Çamaşır ve bulaşık makinelerini tam dolmadan çalıştırmamalı, kısa duşlar almalı ve su tasarruflu duş başlıkları kullanmalıyız.
Her zaman olduğu gibi olumsuzlukların yanında umut da büyük önem taşır. Problemleri fark edip çözüm yolları üretebilirsek iklim değişikliğini durdurabiliriz. Yazımı son zamanlardaki umut verici mavi haberlerle sonlandırmak istiyorum. Birkaç ay önce Yeni Zelanda'nın Güney Adası açıklarında, 21 bilim insanından oluşan bir araştırma ekibi tarafından 100'den fazla yeni deniz canlısı türü keşfedildi. Bir diğer önemli gelişme ise bilim insanlarının İspermeçet balinalarının alfabesini çözmek için makine öğrenimi kullandıkları ve belki de yakın gelecekte onlarla iletişim kurabileceğimiz umudunu taşımamız. Vaktimiz kısıtlı, şimdi aksiyon alma ve birlik olma zamanı geldi. Evet, okyanusları siz kurtaracaksınız, evet, o koca okyanusları bizler kurtaracağız!
Arya Yurdacan