21 Ekim 2024
İklim değişikliğinin nedenleri ve yaşattığı sonuçlar tüm dünyanın ortak bir sorunu olarak tartışılmaktadır. İklim değişikliğinin yaşattığı sonuçlar tarımsal faaliyetlerden-gıda üretimine, insan yaşamından-diğer tüm canlıların sağlık sorunlarına ve sürdürülebilir yaşamlarına ulaşan geniş bir yelpazede toplumsal, ekonomik, politik ve ekolojik sistemlerin yanı sıra küresel göç hareketliliğini de ciddi ve çok boyutlu bir boyutta tehdit etmektedir. İklim değişikliklerinin etkileri sadece günlük yaşantıları değil, küresel düzeyde tarımsal üretimi, gıda üretimini, su bütçesini her alanda meşgul etmektedir. Bütün bu kaygılardan hareketle yıllardır yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerde çok sayıda çalışma ve politik işbirlikleri (!) yürütülmektedir. Kaygılar artıyor, çünkü dünyada başta su olmak üzere doğal varlıklar ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskılar artık çekilmez hale gelmiştir. İklim değişikliğinin yıkıcı etkileri artarken, tarım ve gıda sistemlerinin ekonomik, sosyal, politik ve çevresel açıdan daha sürdürülebilir ve geleceği tasarlayan üretkenlik içinde olması kaygısının da baskın olması gerekmektedir.
Farklı kaynaklara göre iklim değişikliğinin sonuçlarını temel alan ekonomik senaryolarda, iklim değişikliği nedeniyle gıda fiyatlarının %80-85 gibi yüksek oranlarda artacağı tahmin edilmektedir. Tarımsal ürünlerdeki verimlilik düşüşünün önümüzdeki 15-20 yılda %10’lara varan oranda hissedilmesi bekleniyor. IPCC raporunda 2050’li yıllarda sıcaklıkların 3°C olması halinde gıda ürünlerindeki yaşanacak verim kaybının %25-%50 arasında olacağı belirtilmektedir. Bunların yaşanması gelecekte gıda güvencesini, kendine yeterliliği ve çiftçiliği çok daha önemli ve stratejik hale getirecektir.
İklim değişikliği ekolojik, ekonomik, politik ve sosyal boyutları ile karmaşık, belirsiz ve çok boyutlu bir etki alanına sahiptir. Bu çok boyutlu sürecin etkilerini en derinden hisseden ve hissedecek olanlar çiftçiler ile kırsal kesimlerdeki halk olacaktır. İklim değişikliği ile tarım sektörü arasındaki ilişki çok derindir. İklim değişikliğinin tarımsal üretime, verimliliğe, biyoçeşitliliğe, kırsal refaha, sürdürülebilir kaynak kullanımına doğrudan etkileri vardır. İklim değişikliği sel, kuraklık, düzensiz yağışlar, şiddetli fırtınalar gibi ortaya çıkma sıklığını giderek artıran bir biçimde tarım-gıda sektörünü ve de çiftçilerin üretim ve yaşam biçimlerini doğrudan ve derinden etkilemektedir. Artık gelinen noktada iklimin ısınma süreci; ideal bitki büyümesi, tarımsal verimde düşme, kaliteyi ve/veya hayvancılık verimliliği için optimum sınırları tehdit ediyor ve suyun buharlaşma hızı ile süresini de artırarak su kaynaklarına yönelik baskıyı en üst düzeylere taşıyabilmektedir. Bütün bunlar gıda üretiminin de sürdürülebilirliğini aksatmakta ve dünyada açlık çeken nüfusun da artmasına neden olmaktadır.
COP29’a doğru giderken; dünyada milyonlarca insan felaketler nedeniyle yerinden olmaktadır. Başta çiftçiler olmak üzere yoksullar, dezavantajlı topluluklar, kırsalın kendine yetmeye çalışan kitleleri değişen koşullardan dolayı yaşam alanlarını, kültürlerini, topraklarını, geçim kaynaklarını kaybetmekte ve köylerini, şehirlerini, ülkelerini terk etmek zorunda kalmaktadır. Verilere göre, 2022 yılında 32-33 milyon insan ülke içinde yer değiştirmiştir. Bu sayı son 10 yıl ortalamasının %40 üzerindedir. Böyle devam ederse bu sayının daha da artması beklenmektedir. Rasyonel ve proaktif önlemler alınmaz ise 2050’ye kadar en az 200 milyon nüfusun iklim göçmeni olacağı ve özellikle de bu nüfusun açlık ve yoksulluğa daha fazla maruz kalacağı tahmin edilmektedir. Buraya kadar belirttiklerimizden sonra; ortak geleceğimiz için iklim değişikliğine dayalı sonuç verici ve somut planlar (sulama sitemleri, arazi toplulaştırılması, ürün deseni, üretim planlaması, tüketim alışkanlıkları, vd.), politikalar geliştirilmeli, aile çiftçiliği güçlendirilmeli ve bunlar küreselı hassasiyetle uygulanmalıdır. Ayrıca iklim, tarım, gıda ve çevre hassasiyeti taşıyan stratejik eylem planlarında yerel yönetimlerin daha hassas ve aktif olmaları, iklim dostu ve iklime duyarlı çalışmalar içinde olması iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılmasına katkıda bulunabilecektir. Son olarak; konu küresel bir boyuttadır ve çok ciddidir. Gelecek yıllar bütün canlılar için tehdit altındadır. Hiçbir ülkenin ve hiçbir politik tercihin sorumluluktan kaçamayacağı bir dönemdeyiz. COP29’a giderken ortak kaygıları ortak çözümlere ve bütün canlılar için ortak çıkarlara dönüştürme zorunluluğumuz vardır, zaman hızla ilerlemektedir.
Bülent GÜLÇUBUK, Prof. Dr.
TDTB Genel Sekreteri